deneme sınavlarında neden başarılı olamıyorum
İşte burada sizlere öğrencilerimizin başarılı olmaları için neler yapmaları gerektiği ile ilgili bazı yöntemler sunduk. Bu yöntemler; < Hedef belirleme. < Motivasyonu arttırma. < Zamanı verimli kullanma ve plan yapma. < Kaygıyı kontrol etme. Hedef Belirleme. Hedef belirlerken öncelikle kişi kendini iyi tanımalıdır.
ISBN Deneme Sınavı 978-3-940728-94-4 Deneme Sınavları Neden Önemlidir? telc GmbH sınavlarında, dil yeterliliğinize uygun olan sınavı bulacaksınız
NedenTemettü emeklisi olmalıyız? May 11th 7. Mutluyum çünkü. Mutluyum çünkü. Feb 22nd. "İyimserlik fırsatlar yaratır, kötümserlikte onları öldürür." "İyimserlik fırsatlar yaratır, kötümserlikte onları öldürür." Feb 19th. "Bilgiyi taşımak marifet değildir, bilgiyi kullanmak marifettir."
Ücretsizdeneme sürümü sona erdikten sonra, Hazır Web Sitesi planı ile devam etmek için GoDaddy hesabınızda bir kredi kartı sağlamanız istenir. GoDaddy hesabınızda kayıtlı bir kredi kartı varsa, Hazır Web Sitesi planı için otomatik yenilemeyi açabilirsiniz. Bu durumda ücretsiz deneme sona erdiğinde sizden ücret alınır.
ZORUNLULUK MU, SORUMLULUK MU. İlkokul 3. sınıfta okuyan bir kızım var. Hayatı genelde ev ve okul arasında geçiyor. Çocukluğumu, onun yaşında olduğum dönemleri hatırlamadan ve dolayısı ile kıyaslamadan edemiyorum kendimi. Üçüncü sınıfta okuduğumdan beri aradan neredeyse 24 yıl geçmiş.
Site De Rencontre France Gratuit Sans Inscription. Şikayet23 Çözüldü Dilek'in Teşekkür Mesajı3 hafta önce “Sorularımın cevabını aldım. Teşekkür ederim” Dilek Şikayetini Yayından Kaldırdı 91görüntüleme26 Mayıs 1913 Morpa Kampüs Paketiniz Bitmiştir Diyor 1 yıllık paket almama rağmen 2ay kullandım ve giriş yapamıyorum. Mini testler bölümüne girdiğimde kullanıcı kodumu ve şifremi girdiğimde paketinizin süresi dolmuştur gibi bir yazı çıkıyor ve madem süre doldu yıllık paketin fiyatıyla aynı para mı gittiDevamını oku 67görüntüleme16 Mart 2016 Morpa Kampüs Cevap Anahtarları Yok Morpa Kampüs'de yazdırılabilir etkinliklerin cevap anahtarları yok. Biz ödev kontrolünü nasıl yapabiliriz? Bunun bir çözümü olması gerekiyor. Cevap anahtarları olmadığını için testleri kontrol etmek zorlaşıyor. Umarım en kısa zamanda bu sorun düzeltilir bizde testleri kontrol oku 273görüntüleme08 Mart 2313 Morpa Kampüs Testlere Giriş Yapamıyoruz Morpa Kampüs'e kaç gündür testlere giriş oku Çözüldü Mesut'un Teşekkür Mesajı24 Şubat 1309 “Teşekkürler Ozan bey sorunu çözdü” Mesut Şikayetini Yayından Kaldırdı 255görüntüleme19 Kasım 2021 1859 Çözüldü Morpa Kampüs Sınavlarında Doğru Cevabin Verilmemesi Konu tarama testleri sınavlarında sorular yanlış çözüldüğünde doğru cevap verilmiyor ve dolayısıyla hangi sorunun yanlış yapıldığı bilinmediğinden öğr...Devamını oku Erkan'ın Teşekkür Mesajı19 Kasım 2021 1859 “Sorun çözüldü, teşekkürler.” Çözüldü Kübra'nın Teşekkür Mesajı16 Mart 2021 1553 “Sinan bey çok ilgili ve çok kibardı tek seferde çözüm önerisi sundu ilgisine teşekkürler” Kübra Şikayetini Yayından Kaldırdı Çözüldü Yeter'in Teşekkür Mesajı20 Şubat 2021 0939 “Çok teşekkür ederiz” Yeter Şikayetini Yayından Kaldırdı Ocak 2021 2223 Çözüldü Morpa Kampüs Soru Ların Yanlış Cevap Olduğu Zaman Çözümleri De Verilsin. Çocuk yaptığı morpa konu test lerde yanlış ını anlayamıyor. Çünkü yanlış cevap olunca doğrusu ayrıntılı çözüm olarak verilmemiş. 3 yıllık aldım üyeliğ...Devamını oku Elif'in Teşekkür Mesajı04 Ocak 2021 2223 “Teşekkür ederim ilginize” Aralık 2020 1929 Morpa Kampüs Dosyaları Neden Açılmıyor? Daha önce Okulistik üyeliğimiz vardı 4. Sınıfa giden oğlum için ve hiçbir sorun yaşamadık, gayet güzel konu anlatım videoları, çalışmaları, testleri vs. Okulistik üyeliğimiz bitince çok tavsiye aldığımız Morpa Kampüs'ü deneyelim dedik ve bin pişman oldum... Konu anlatım dosyaları 10 dakika'da ancak ...Devamını oku Çözüldü Serap'ın Teşekkür Mesajı19 Ekim 2020 1504 “Sorunum kısa sürede çözüldü, firma yetkilisi Sinan Beye teşekkür ederim.” Serap Şikayetini Yayından Kaldırdı Haziran 2020 2220 Morpa Kampüs Test Çözdükten Sonra Sonuç Almada Donma Oluyor Morpa Kampüs'e bu sene üye olduk işin açıkçası faydalıda bulduk ama son zamanlarda testleri çözdükten sonra sonuç almak için çok bekliyoruz resmen donuyor uygulama. Haliyle bazen 5 dakika bazen 10 dakika bazende beklemeden sıkıldığımız için uygulamayı kapatıyoruz. Müşteri hizmetlerini aradım 506 li ...Devamını oku Çözüldü Ömer'in Teşekkür Mesajı18 Haziran 2020 1744 “Hemen bana dönüş yapıldı çok teşekkür ederim” Ömer Şikayetini Yayından Kaldırdı 714görüntüleme18 Mart 2020 1041 Morpa Kampüs'e Üye Olamıyorum! Ben bedava olan ara tatil üyeliği açamıyorum. Test Yapmak istiyorum konulara çalışmak oku Çözüldü Betül'ün Teşekkür Mesajı16 Mart 2020 1325 “Sikayetm çözüldü” Betül Şikayetini Yayından Kaldırdı Ocak 2020 1937 Morpa Kampüs Deneme Sınavları Ücret Sorunu Bizde yeni üye olduk ama derslerin konularıyla ilgili kısıtlı test var deneme yok pişman olduk eğer sorun çözülmezse iptal edeceğiz üyeliğimizi özellikle deneme çok önemli biz zaten bunun için üye olmuştuk daha önce de üye olmuştuk daha çok faydalıydı çocuklara her programa ayrı paramı ödeyeceğiz?Devamını oku Çözüldü Kübra'nın Teşekkür Mesajı16 Kasım 2019 1012 “Teşekkürler sorunum çözüldü” Kübra Şikayetini Yayından Kaldırdı Eylül 2019 1735 Morpa Kampüs Dersler Gözükmüyor Yaklaşık 1 ay önce abone olduğum Morpa Kampüs'te 1 haftadır derslere giremiyorum. Dersler tuşuna bastığımda boş bir ekran geliyor karşıma. Dersler gelse bile konulara bastığımda o konuların videosu, testleri vb... Çıkmıyor. Ben 8. Sınıf öğrencisiyim benim için geçen her saniye çok önemli. Gereğinin ...Devamını oku Çözüldü Lead'ın Teşekkür Mesajı04 Eylül 2019 1910 “Teşekkürler ” Lead Şikayetini Yayından Kaldırdı Temmuz 2019 1429 Soru Yanlış! 7. sınıf 2. genel değerlendirme testi 20. sorudaki doğru cevap, şıklar arasında yoktur. Cevabın 27 olması gerekirken şıklarda a 24 b 36 c 54 d 78' oku Ocak 2019 1429 Çağrı Merkezi Şikayeti Hakkında! Telefonum tarihinde saat 1358 de 0212 709 62 09 numaralı telefon ile aranılarak üyelik için görüşme talep edildi, çok müsait olmadığımı söyledim fakat telefondaki bey çocuğumun deneme testi yaptığını 4. Sınıfa giden oğlumun 2. Sınıf testi yaptığını 8 yanlışı bulunduğunu, biraz anlama sor...Devamını oku Kasım 2018 2004 İçerik Eksikliği! Yıllardır morpa üyeliğimiz var. 6. sınıf kızımın ve yeğenimin üyeliğini tekrar yeniledim ancak bu sene resmen içi boş. Hiçbir derste test bulunmuyor. Sınavlar kısmı kaldırılmış. Biz morpa'yi okula destek olması için alıyoruz. Konu anlatımı dışında testte bulunmalı. Konuyla ilgili mail attım dönüş ya...Devamını oku Çözüldü Murat'ın Teşekkür Mesajı13 Ağustos 2018 1527 “Sevtap Hanım Çözüm için ilgi alakanız için çok teşekkür ederiz. İyi çalışmalar saygılar” Murat Şikayetini Yayından Kaldırdı
Evde, kütüphanelerde kendi imkânlarımla yaptığım denemelerde başarılı oluyorken, ciddi sınavlarda stres baş ağrısı, mide bulantısı, dikkat bozukluğu nedeniyle başarılı olamıyorum. Buna çare olarak öneriniz nedir? Dikkat toplayıcı haplar olduğunu duydum, aranızda kullanan var mı? Faydalı buluyor musunuz?Kesinlikle bir uzmana görünmelisiniz. Benzer bir sorunu ben de yaşadım. Kaygı bozukluğuymuş sebebi. Kısa vadede çözüm için doktorum bana yatıştırıcı bir ilaç verdi. Sınavı rahat atlattım. Haftaya kontrole gidip stresle uzun vadede nasıl baş edeceğimi soracağım. İlaca bağımlı yaşamayı ben de tavsiye etmem. Ama ihtiyacı olan eksikliği fiziksel bir sorundur, teşhisi doktor tarafından verilmelidir. Bu konuda bir uzmana danışmalısınız. Doktor tavsiyesi ve kontrolü ile ilaç kullanıp konsantrasyonunu arttırıp başarısını arttıran öğrenciler tanıyorum. Bu ilaçların bünyeye zararı olabileceğini düşünüyorum ancak karar senin, tabii ki doktor kontrolünden dikkat eksikliği olduğundan şüpheliyim. Şayet dikkat sorunu olsaydı evdeki sınavlarda da dikkatinizi toplamakta güçlük çekerdiniz. Bu durumda dikkat toplayıcı hapların işe yarayacağını düşünmüyorum. Ayrıca hekim kontrolü olmadan ilaç almanız durumu daha da kötü bir hale getirebilir ve hem psikolojik hem de fiziksel kalıcı hasara yol sorun sınav kaygısı gibi görünüyor. Baş ağrısı, mide bulantısı gibi belirtiler de kaygıya işaret gibi. Tabii kesin olarak konuşmak için bir uzmanın değerlendirmesi tavsiyem sınav kaygısı ile çalışan bir psikologdan yardım almanız sorun bende de vardı ama dikkat toplayıcı haplar yerine bol bol düşünce egzersizlerini ve ya psikolojik destek almanı tavsiye ederimSavaş meydanda kazanılır, heyecan da zamanla geçecektir. Olayı basite alın biraz teşekkürlerHap falan boş iş kendinini hiç birşey kullanmadan motive etmelisn çok kaybetme duygusu yaşadığın için oluyor bunlar . Bir kere anladığın şeyin üzerinde çok durma bir kere anla birşeyi daha sonra onu pekiştimek için falan öyle yüzlerce test falan çözme . Usta yaptığın işi tam yap fazla kaygılanma bunu yenmek için biraz heyecanlı işler yap kendine güvenin gelsin o zaman bak nasıl motive oluyorsun sürekli yapamam yok olmayacak deme bir şeye böyle yaklaşma işte herneyse yap işte birşeyler heyecan yapma fazla hasta olursun ... Hadi kolay gelsin . . .Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tıbbi bir tanıdır ve bu tanı psikiyatrlar tarafından konularak ilaç tedavisi uygulanır. Ama durum dikkat eksikliği gibi görünmemekte zira dikkat eksikliğinde evde ya da kütüphanede yaptığınız sınavlarda da başarılı olmanız mümkün olmazdı. Burada sınavlarda sizi başarısız yapan nedenleri bulabilirseniz bir uzmanla beraber onu çalışabilirsiniz. Pek çok bilinçdışı neden olabilir, sizden başarı bekleyen aileye istediklerini vermemek, otoriteyle savaş, çocuklukta yaşanan sınav travması, başarısız olursam değersiz olurum korkusu, koşullu sevgi alma vb pek çok kişiye özgü sebep olabilir. Bunları dinamik yönelimle çalışan bir psikoterapist ile saçma sapan şeylere girmeyin ne hapı bnm arkadaşım kullandı uyuz yapıyo resmen insanı kendi kendine çözmeye çalış bu sorununu 😊Hapla psikolojik bir sorunu bastirman dogru degil bence. Nefes alma egzersizlerini deneyebilirsin. Seni sinavda bu hale sokan faktorleri incele. Kafana olumlu rahat dusunceler yerlestir ve derin derin nefes al kotu oldugunda. Test cozme tekniklerini gelistir mesela zaman problemin kütüphanede yanıtlara bakıp kendinizi objektif bir şekilde sınamıyorsunuzdur. Hapları kesinlikle önermiyorum kaygıyı azaltmak için kaygı duyulan durumu yani sınav ölüm kalım meseleseymiş gibi görmeyi bırakman kaygıyı azaltabilir kendini çok salmakta başasırızlığı getirebilir ikisinin arasını bulmak gerek. Sınav olmazsa yapabileceğin alternatifler olmalı ki beyin rahatlasın aynı zamanda da sınavında sana getirilerini iyi bil böylece inşallah gerektiği kaygıyı elde senin ki dikkat siz lik fazla bir şey düşünme ve kendini ona bırak cuk ayni seyleri bende yaşadımKitap okumak stresini yok edecektir zmn ile haplar ilerde kötü etki olmayan herşeyden kaçınmak gerekİstatistikler354 Görüntülenme18 Takipçi16 Yanıt
Haziran 28, 2022 Deneme Sınavında Nasıl Başarılı Olunur?Deneme sınavları günümüz eğitim sistemi içerisinde bolca yer almakta. Öğrencilerin hayatı ve başarısı sınavlara endekslenince “Sınavda nasıl başarılı olunur?” , “Deneme sınavında başarılı olmak için ne yapmalıyım?” gibi sorularda bolca karşımıza çıkıyor. Bu içeriğimizde sınava hazırlık sürecinizde kendinizi değerlendirmek için bir fırsat olan deneme sınavlarında başarınızı arttırmanız için yardımcı olabilecek püf noktaları inceledik. Deneme Sınavında Başarılı Olmanın YollarıDeneme sınavında başarılı olmanın ilk adımı her sınavı ciddiye almaktır. Bu bir deneme sınavı, gerçek değil gibi düşüncelerle sınava girerseniz başarı ihtimaliniz de düşecektir. Her deneme sınavını gerçek bir sınav olarak düşünün ve elinizden gelenin her zaman en iyisini yapın. Sene başında gireceğiniz ilk deneme sınavından itibaren mutlaka doğru, yanlış ve net sayılarınızı tam olarak not alın. Hangi derste netlerinizde ne kadar gelişim oldu, hangi çalışma şekliniz doğru ve devam etmelisiniz, neleri yanlış yapıyorsunuz analiz edin. Deneme Sınavına Nasıl Çalışılır?Nasıl ki üniversite sınavına 1 gün, 1 haftada hazırlanmanız mümkün değilse deneme sınavı için de aynı şey geçerlidir. Düzenli olarak çalışmanızın sonuçlarını sınavda alırsınız. Ancak yine de sınava özel bir şeyler yapmak istiyorsanız ders çalışırken hazırladığınız notlarınızı inceleyip, soru çözebilir ve daha önceki deneme sınavında yanlış yaptığınız soruları inceleyebilirsiniz. Önceki sınavınızda yanlış yaptığınız soruların hangi konulardan olduğunu bulmak ve bu konuların sorularını şu an çözüp çözemediğinizi kontrol etmek gelişmeniz adına son derece önemli bir adım olacaktır. Deneme sınavlarında yanlışları azaltmanın yollarından bir diğeri de özellikle sayısal soruların kontrolünü yapmaktır. Örneğin; bir matematik problemini çözdünüz ve cevabı buldunuz. Bu cevabı denklemde yerine koyup tersten çözdüğünüzde size verilen ilk bilgilere doğru olarak ulaşabildiyseniz cevabı rahatlıkla işaretleyebilirsiniz. Farklı bir cevap bulduysanız soruyu bir daha çözmelisiniz. Sınavlarda nasıl başarılı olunur maddeler halinde incelemek gerekirse sınava kadar konuları çalışıp, bolca soru çözmelisiniz. Evde çalışırken çözdüğünüz sorularda mutlaka zaman tutmalısınız. Hangi ders olursa olsun 1 soruyu çözme süreniz 1 dakikayı geçmemeli. Evet, sınavda bazı sorulardan zaman arttırıp diğer sorulara daha fazla zaman ayırmanız mümkün olabilir; ancak bir de stres etkeni bulunuyor. Stres nedeni ile zamanın genellikle daha kötü kullanıldığını unutmamalısınız. Sınavdan önceki gece uykunuzu iyi almalısınız. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki uyku beynin dinlenme süreci ve gece iyi uyuyamamış kişiler ertesi gün odaklanma ve hatırlama sorunları yaşıyor. Özellikle derin uyku süreciniz çok önemli. Rahat ve derin bir uyku için yatağa stressiz girmeye ve uyuduğunuz odada teknolojik aletler bulundurmamaya özen gösterin. Paragraf soruları Türkçe’nin en önemli bölümü olmakla beraber sınavda zaman kullanma konusunda çok önemli. Paragraf çözme taktiklerini mutlaka inceleyin ve kendinize uygun taktikler geliştirin. Sınavlarda Şık DağılımıÖSYM tarafından hazırlanan sınavlarda şıkların dağılımı her zaman dengelidir. Bir şıktan 1, diğerinden 10 tane çıkmaz. 40 soru ve 5 şık olduğu düşünülürse her şıktan 7-8 tane bulunur. Kurslar ve yayınlar da genellikle şıkların dengeli dağılmasına özen gösterir ama ÖSYM’de olduğu gibi kesin bir şey demek mümkün olmuyor. Eğer genel olarak sınavınız iyi gittiyse ve yapamadığınız sorular varsa; siz de bu soruları boş bırakmak yerine atmak istiyorsanız en az olan şıkkı işaretleyin ve şansınızı arttırın. Sınavlarda ard arda 3-4 sorunun cevabı aynı olabilir. Bu konuda bir taktik geliştirmeyi düşünmeyin ve arka arkaya aynı şıkları işaretlediğiniz için yanlış yapıyor gibi de hissetmeyin. Sınavda Tüm Soruları Aynı Şık YapmakÜniversite sınavlarına hazırlanan öğrencilerin sıklıkla bahsettikleri konulardan birisi de sınavda tüm şıkları aynı yapmaktır. Ancak bu sadece size zaman kaybettirir. 1 şık 40 soruda ortalama 8 kere olur. Aynı şıkkı işaretlemek 8 doğdu, 32 yanlış anlamına gelir. 4 yanlış 1 doğruyu götürür ve sonuçta netiniz 0sıfır olur. Yani, böyle saçma taktiklerden uzak durun ve zaman kaybetmeyin. Şıklardan Giderek Matematik ÇözmeMatematik sorularını çözmek için şıklardan gitmek mantıklı bir seçim olabilir. Her soruda işe yaramamakla beraber 40 TYT sorusunun 30 tanesini bu şekilde çözebilirsiniz. Bolca soru çözüp alıştırma yaptığınızda şıklardan gitmenin mantığını da çözmeye başlarsınız.
"Sen ne sorarsan sor, öğrenci kendi bildiğini yazar." Bir öğretim elemanı atasözü Öncelikle böylesine bir metni bana yazdıran şey, öğrencilerimden sürekli aynı tarzda gelen ve artık bıkkınlık derecesinde tekrarlanan şu sorudan kaynaklanmaktadır Dersinizden nasıl geçebiliriz?... Bir üniversite öğrencisinin dersi veren öğretim elemanına böylesi bir soruyu sorma durumunu bakın "felaketini" demiyorum, şimdilik bir kenara bırakacak olursak, sizler bilmiyor olsanız veya daha doğrusu bilmek istemeseniz de şu da bir başka gerçek ki, benim verdiğim derslerden kalan/dersi alttan alan öğrenci sayısı, ortalamanın da çok altındadır. Keza, kim verirse versin veya hangi ders olursa olsun, eğer bir dersten 1 kişi bile geçmişse, demek ki o dersten geçme şansının olduğunu da hesaba katabiliriz. Aynı sebeplerden dolayı bu metni sonuna kadar okuyan arkadaşlarımın, metin bitimindeki soruları kendi kendilerine sıklıkla görüldüğü gibi hızla "mağdur"a yatmadan, üstelik dürüstçe sormalarında kendileri adına büyük faydalar bulunduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Öte yandan öğrencilerin fazlasıyla abarttıkları esas mevzu, dersten geçmenin “her şeyden önemli olduğuna” dair geliştirdikleri temel ve bir o kadar da genel yanılgıdır. Sebepleri her ne olursa olsun maddî sıkıntılar, ailevî sorunlar, ülke politikaları, sistem vb., bu sebepler kabul edilir olsa bile, bir dersten geçmeyi “dünyanın en önemli işi”ymiş gibi algılamak, odaklanmamız gereken asıl şeylerden genç olmak, sanatın herhangi bir dalı ile ilgilenmek, edebî ya da kültürel faaliyetlere katılmak, okumak, tartışmak, yazmak, üretmek, hatta sevmek-sevilmek vb.’den bizi uzaklaştırıcı bir durumdur. Öğrencilerimizin, öncelikle, başka odak noktaları bularak, “ders geçme”ye endeksli ilgilerini acilen dağıtmaları gerekmektedir. Aldığınız diploma sadece bir kâğıt parçasıdır; biliniz ki ona değer katan, sadece sizlerin niteliğidir. Bunu asla aklınızdan çıkarmadan yolunuza devam etmelisiniz. Dahası, bulunduğunuz bölümleri zamanında da olsa, belki azıcık uzasa da nasıl olsa ve bir biçimde bitireceksiniz. Her on yıllık geçiş dönemleri boyunca, üniversite mezunu olmak giderek kolaylaşıyor. Ben 1995 lisans mezunuyum ve samimiyetle söyleyeyim, benim okuttuğum öğrencilerin %90'ı, yirmi yıl önce okusalar asla dört yılda mezun olamazlardı. Bu yüzden burada “ders geçme”yi tek hedef olarak almak, bugünü kazanayım derken, yarını da tümden kaybetmek anlamına gelir. Çünkü, sadece sınavlara odaklanan öğrenciler, dersi geçince bir flash belleğe 'format atar' gibi aklında ne var ne yok siliyor; böylece öğrenmeye, öğrendikleriyle yeni bilgileri birleştirmeye ve bunun sonucunda da sosyolojik bir anlamlandırmaya ulaşmanın ya da düşünme gücüne sahip olmanın uzağında kalıyor. Neticede de onca tutulan ders notu ve çalışmanın tümü de zaman ve çaba anlamında boşa gidiyor. Ne yazık ki, test usulüne dayalı ezberci eğitimin ülke gençliğine armağanı olan bu illet, sosyoloji öğrencilerinin de baş belası olarak sürekli karşımıza çıkıyor. Fakat ben öğrencilerimin "ezberci sistem"e karşı olduklarını asla ve asla düşünmüyorum. Hatta onlar bu sistemin en sadık devam ettiricileri... Bunu nereden mi biliyorum? Bunun için hangi sınav olursa olsun, sorulara verilen yanıtlara kısaca bakmam bile yeterli. Öğrenci arkadaşlarım, alanlarının gereği olan sosyolojik analiz/anlamlandırma yapma becerilerini geliştireceklerine, kâğıtlara sürekli hiçbir işlemden geçmemiş, dümdüz ve kaba ezberlerini döküyorlar. Çünkü sadece ezberlemişler, üzerine hiç düşünmemişler ve dolayısıyla anlamamışlar. İlgi, dikkat ve emek de vermemişler. Durum böyle olunca, "ezberci eğitim"den dert yanmanın hiçbir geçerliliği de kalmıyor. Benden size bu konuda küçük ve naçizane bir ipucu İster bir işte çalışın, isterseniz de çalışmayın ömrünüz boyunca bu kadar boş zamanı bir arada asla bulamayacaksınız, bunu değerlendirenin kendine yatırım yaptığı bir dünyada yaşıyoruz ama yine de hayat, karar ve tercih tabi ki sizlerin... Bu girişten sonra sınavlarda gördüğüm bazı teknik hataları sıralarsam, sanıyorum ki temel sorununuza karşılık olarak verebileceğim yanıtlar yardımıyla, sınavlarla ilgili probleminiz bir derece daha aydınlanmış olacak. Fakat bunu yaparken, bu konu üzerine biraz daha ilgi çekmek amacıyla aşağıda bahsedeceğim “sınav tavırlarına” karşılık geldiğini düşündüğüm bazı isimler vereceğim. Her gruba bir isim bulmanın, daha açıklayıcı biraz da ilgi çekici olacağını da düşünüyorum. Sanırım öncelikle, en sık rastlanan ve en büyük tepkiyi alan “kopya çekme” meselesinden başlamam, daha uygun olacak. Bunlara “kopyacılar” değil de daha günümüz politik ortamına da uygun gelecek tarzda etkili/titretici bir isim bulalım ve “KUL HAKKI YİYENLER” diyelim; pek sanmıyorum ama belki etkili olur... Öğrenciler genellikle kopya meselesinin “dersten geçmek” ile de doğrudan alakası olduğunu düşünürler. Çünkü, kopya çekemeyen, cesaret edemeyen veya buna yeteneği bulunmayan evet, bu da bir yetenek işi öğrenciler de sıklıkla “kopya çekenlerin dersten geçtiğine, kendilerinin onurlarıyla kaldığına” dair yoğun şikayetlerle yanıma geliyorlar. Kopya çeken veya çekemediği/bundan rahatsız olduğu için yanıma gelen öğrenciler bilmeliler ki, kopya çeken öğrencinin yazdıkları, tam tabiriyle “kabak gibi” belli oluyor. Nasıl anlaşıldığından tabi ki bahsetmeyeceğim. “Meslek sırrı” deyip geçelim. Üstelik yeri gelmişken şunu da belirtelim, kopya çektiğine kesin olarak kanaat getirdiğim öğrenci, tarafımdan sınav esnasında yakalanmadığı için belki idarî soruşturmaya uğramıyor ama bunu bir alışkanlık haline getirmemek de gerekiyor. Kopya ile ilgili cezaların ağırlığı için YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ne bakılabilir. Buyrun şurada Diğer taraftan bir de aramızda hâlâ “LİSELİLER” var. Buradaki vahim durum, öğrencilerimizin düşünsel anlamda hâlâ lise yıllarının nostaljisini yaşıyor olmaları. Derslerde bu gruptakilerin liseli ergenler gibi yaptıkları çoğu kez görmezden geldiğim tahammül ötesi davranışları bir kenara bırakırsak, “lisede bu kâğıdı versem 100 alırdım” gibisinden saçma ve gereksiz itirazları da sıklıkla duyuyoruz. Arada sıkça "makale" diye yazdığı 'kompozisyon'a "hocam çok emek verdim, umarım hak ettiğim notu verirsiniz" diyen de oluyor. Bir de daha az fark edilecek biçimde "LİSELİ" olanlar var ve onlar her sınav sonrası şöyle cümlelerle yanıma geliyorlar "Hocam sorular kolay mı?", "hocam Comte üzerinde çok durmuştunuz, bütün arkadaşlarla 'Yavuz Hoca kesin Comte'tan soracak' demiştik, ona yoğunlaştık, bizi terse yatırdınız." Öncelikle, hiçbir zaman bahsedilen biçimde "terse yatırma" gibi bir amacım olamaz; bunlar sizin fantezileriniz, bir başka açıdan da "mağduriyet"e yatma cümlelerinizin kılık değiştirmiş hâlleri... Üstelik hangi konu üzerinde ne kadar durduğumu da asla ve asla fark etmiyorum. Bu o günün seyrine göre değişiyor. Soruları da ne "kolay olsun" diye ne de "hepsini dökeyim" diyerek hazırlıyorum. Yüzlerce öğrenci sınava giriyor, kime hangi soru "kolay" ya da "zor" bu hesap öyle basit bir iş değil... Çünkü birine "kolay" gelen bir başkasına "zor" olabiliyor. Eğer boş beleş, kompleks dolu birisi değilse, hiçbir öğretim elemanının böyle bir "terse yatırma" gibi bir amacı olacağını da düşünmüyorum. Yazdığınız binlerce sayfa kâğıdı satır satır okumak nasıl bir şeydir, şu an bilmenize imkân ihtimal yok!... Dahası, bu "terse yatırma" durumunu, sadece sizler böyle algılıyorsunuz, bizden kaynaklı bir şey değil. Buna, aslında "çalışmamanın mazereti" de denebilir. Ahlâken "çalışmadım" veya "derse yeteri kadar yüklenmedim" demek kolay olmadığı için, öğrenci açısıdan "hoca terse yatırdı" demenin işlevselliği uygun düşüyor. Fakat sonuç olarak genç arkadaşlarımızın üniversitede olduklarını, artık bir biçimde idrak etmeleri gerekiyor. Bilhassa benim derslerimde dersin anlatımı ve içeriği noktasında “üniversitede olduklarını”, "sosyoloji bölümünde okuduklarını" özellikle hissettirmeye çalıştığımı da bilmenizi isterim. Bu yüzden, “lise öğretmeni” gibi ders anlatmadığım için, sınav değerlendirmelerim de herkesin mazisinde bir hoş seda olarak kalan lisedeki gibi asla olmuyor. Tüm LİSELİLER’e duyurulur… Şimdi öğrencilerin sıklıkla yaptığı ve benim “en önemli hata” olarak gördüğüm duruma gelelim. Bunlar “DESTANCILAR”… Diyelim ki, “Sosyoloji Tarihi” dersinde şöyle bir soru sordum Emile Durkheim’a göre “toplum, insanlarda kutsallık duygusu yaratır.” Açıklayarak, tartışınız… Öğrenci soruyu bilemeyebilir, aklına gelmeyebilir, bağlantı kuracak bilgiye de sahip olamayabilir, fakat bu tarz öğrenciler, sorunun sosyolojik mahiyetini düşünmek yerine, genelde şu temel hatayı yapıyorlar. Orada o ismi Durkheim gördü ya, aklında/ ezberinde/ hazırladığı kopyada Durkheim ile ilgili ne varsa sınav kâğıdına “bunu satır satır okuyacak insan evladı bir hoca var” demeden acımasızca dolduruyor. 3, 5, 7 sayfa allah ne verdiyse yazıyor, peki benden aldığı not ne? “O kadar kalem sallamış” olmanın yüzü suyu hürmetine sadece 10 yazıyla “on”… Bu Bilge Kültigin arkadaşlar, onlara asıl sorulanı düşünmek, kafasında sorunun yanıtını geliştirmek ve mevcut bilgisiyle kâğıda aktarmak yerine, sayfalarca yazıyor, yazıyor, ek kâğıt istiyor yine yazıyor, destanlar yaratıyor, kendi çalıyor, kendi oynuyorlar. Hatta bazen “Durkheim” diye, çoğu kez Comte'un, Marx’ın, Weber’in görüşlerini de bu çorbaya ekliyor. Sanıyor ki, “hoca bunları bildi ya da tümünü yazdı diye onu ödüllendirecek” veya “sorunun yanıtını yazmamış ama iyi çalışmış ezberlemiş” diye hoca insafa gelecek. Sizce "insaf" kavramı ile açıklanacak bir iş mi yapıyoruz? Yaptığımız işin içinde "acımak" da mı var? Öğretim elemanı, öğrencilere "insaf" üzerinden yaklaşırsa, vay halimize... Çünkü herkesin bir mazereti ve sıkıntısı var, herkes "mağdur" ve insaf bekliyor; böyle olursa doğrudan dükkânı kapatıp gitmemiz gerekiyor. Tabi bir de bu tavrın altında, "ne yazdığının farkında olmamak" da var. Ve daha da vahimi, bu arkadaşlar, sorunun kendisinden istediği yanıtı bir cümle ile dahi vermeden, o sınavdan "hak ederek" geçmeyi bekliyorlar. Ne ederece "ahlâkî" olduğunun yanıtını siz verin! Meselâ ben sormuşum “İzmirli olmak nasıl bir şeydir? Tartışarak anlatınız”, siz başlamışsınız bana “İzmir’in ilçelerini, meyvelerini saymaya”… Aynı nedenden dolayı bu öğrenciler, birkaç satır sonra ne yazdığının da zeminini kaybediyor, mevzudan iyiden iyiye uzaklaşıyor ve kayıp topraklarda at koşturmaya, kalem şakırdatmaya başlıyorlar. Bu tarz öğrencilere hep aynı cümleyi kullanarak şu esaslı soruya iyi ve esaslı bir yanıt istiyorum Sorduğum sorunun karşılığını alamamışsam, o dersten nasıl ve hangi hakla geçmeyi bekliyorsunuz? Diğer taraftan, bir de “TUĞLACILAR” var. Bunlar, bilgileri üst üste yığan, onlardan resmen duvar döşeyen, ezberi kuvvetli öğrenciler… Deli gibi not tutuyorlar, o notlara deli gibi çalışıyor, ölümüne ezberliyorlar. Bunlar sınav kâğıtlarında ilk bakıldığında "birşey anlatıyor" görünmekle birlikte, temelde hiçbir şey anlatmayan kesimi de oluştururlar. Bu grubun ve pek çok öğrencinin de en büyük hatası, hiçbir metin okumadan sadece derslerde tutulan notlara çalışmaları; dahası "başarılı" oldukları bazı anların yüzü suyu hürmetine onlara derslerden geçmeyi sağlayacak yegâne 'kutsal metinler' gibi yaklaşmaları... Hâlbuki buradaki vehamet ise bambaşka, çünkü bu ders notları, bu öğrencilerin derste kendilerinin tuttukları notlar bile değil, başkalarına ait; yani başkalarının bakış açıları, başkalarının anlatılana verdikleri anlamlarla dolu... Dolayısıyla, sadece notu tutan kişinin anlam dünyasını yansıtıyor; derste anlatılanı ne derece ve nasıl yorumlayıp cümleye döktüğünü bir tek ve en verimli biçimde o notları yazan kişi biliyor, malesef sizler de suyunun suyunu çözmeye, bunun üzerinden sınav geçmeye çalışan beyhudeler oluyorsunuz. Sonuç olarak, bu notları en iyi sahipleri anlayabilir, notu tutmayan kişiler değil... Evirip, çevirmeden söylemek gerekirse, sosyoloji, kabaca, sosyal olgular arasında sosyolojik bağlantılar kurarak yapılan anlama, anlamlandırma ya da yorumlama işidir. Bu anlama ve anlamlandırma işinde, sosyoloji bölüm derslerinde öğrendiklerimiz bizim için yol gösterici yöntem ve tekniklerdir, zihin açıcı ve teorik öneme sahiptirler. Hiçbir sosyolojik bağlantı kurmadan, ezberdekileri iplerinden boşalırcasına ardı ardına veya üst üste sıralamak, “sosyoloji yapmak” olmuyor. Tarih, İktisat, Türk Dili Edebiyatı, İşletme vb. bölümler ile karıştırmayalım, sosyoloji asla böyle bir şey değil. Yanda tipik bir TUĞLACI'nın bilgileri üst üste dizerek ama bunlar arasında asla bir bağlantı kurmadan bir "duvar"ı nasıl yükselttiğinin örneğini görüyoruz. Dikkatli bakarsanız bir cümlenin, ardından gelen cümleyle hiçbir bağlantısı yok. Normal halde bunlar, Prens Sabahattin'in düşüncelerinin maddeler halinde sıralanmasından başka bir şey değil. Şık vermeden ardı ardına gelen cümlelere dönüşmüş. Peki soruda böyle bir istek var mı, ben bunu mu sormuşum? Bu tarz öğrencilerin burada yaptıkları şey, maddeler halinde alt alta sıralanacak cümleleri herhangi bir şeyin özelliklerini maddeler halinde sıralamak gibi, paragraflara yedirmekten/yaymaktan başka bir anlama gelmiyor. Buna benzer kâğıtlar veren öğrenciler, bilgi/olgu ile bir başka sosyolojik bilgi/olgu arasında sosyolojik bağlantılar kuracağına, bilgileri gelişigüzel yığarak bir tuğlacı gibi duvar inşa etme işine girişiyorlar. Fakat bilinmelidir ki, bunu yapmak için sosyoloji okumak gerekmiyor. Ezberi kuvvetli herkes, bir metodolojiye sahip olmadan bu bilgileri ardı ardına sıralayabilir. Bu yüzden, öğrencilere sürekli “notlarınızı fazla ciddiye almayın; okumalarınızı arttırın; yazmaya çalışın” telkinlerinde bulunuyorum. Dinlerseniz ne alâ! Nihayet geldik "ÖRNEKÇİLER"e... Bu gruptaki öğrenciler, diğer gruplardan farklı olarak, sorulan soruları örnekler ile açıklamaya neredeyse yeminliler. Nasıl mı? şöyle Öğrenci sorulan soruyla ilgili 2-3 cümle yazıyor, sonra hiç istisnasız biçimde "bunu bir örnekle açıklamak gerekirse" diyerek, başlıyor örneği anlatmaya. Satırlar boyunca bu örnek ile hatta yanına başka örnekler de vererek soruyu yanıtladığını zannediyor. Oysaki, ben sizlerden sorunun yanıtını istiyorum, örneklerle doldurulmuş bir metin değil. Sorulara yanıt olarak tabi ki örnek/örnekler verilebilir. Fakat bu asla sorunun yanıtından fazla yeri kaplayamaz. Sorunun yanıtını yutamaz; metnin tümünü oluşturamaz; asıl isteneni önemsiz hâle getiremez; yanıtın önüne geçemez. Sorulara verdiğiniz yanıtları, örneklerle doldurmayın. Sizden isteneni önce anlayın, sonra yazın. Vereceğiniz örnek de yanıtınızı desteklesin, onunla uyumlu olsun ve yanıtınızı örtmesin. Bununla birlikte bir de “KAYITÇILAR” var. Bunlar da ağzımdan her çıkanı, not alan ve sınav kâğıtlarında bunları bana yazan öğrenci grubunu oluşturuyor. Hatta bunlardan pek çoğu, şöyle bir cümle ile bana geliyorlar “Hocam ben her söylediğinizi yazdım, yine kalmışım.” Bir kere, benim asla ve kat’a söylemediğim/söylemeyeceğim bir cümle de “benim ağzımdan çıkanı yazacaksınız” cümlesidir. Bu cümleyi söylediğimi kimse duymamıştır, duyamaz. Öğrencilerdeki, lise çağlarını anımsatan bu düşünce yapısı, üniversitede ve benim dersimde geçerli değil. Zaten bu grup öğrenciler, LİSELİLER grubuyla da benzer özellikler taşıyorlar. Üstelik bu öğrenci grubundan bazıları, derste telefonla kayıt yaparak suç işliyorlar. Sanıyorlar ki, o kayıtları sınav öncesinde dinlersem geçebilirim. Öncelikle, bu konuda üst sınıflardaki arkadaşlarından fikrî destek alabilirler, bunun nasıl aldatıcı ve boş bir uğraş olduğu konusunda, onların deneyimlerinden fazlasıyla yararlanabilirler. Üstelik, bu yapılan hem idarî cezası olan bir kabahat hem de TCK’ya göre suç... Defalarca tekrarladığım bu konudaki uyarılarımı, birini kurban seçerek mi somutlaştırmalıyım? Bir başka grup da “TAKILANLAR”… Bunlar da asla sorulan soruya değil de esasen kafasındakine odaklanan öğrencileri ifade ediyor. Sosyolojik çizgiden sapmamak kaydıyla bu odaklanma kabul edilebilir görülebilir. Bunlar ne TUĞLACILAR ne de KAYITÇILAR’a benziyor. Bilgi yığını yapmıyorlar, ağzımdan çıkanı yazmıyorlar, onlar kafasına göre takılıyorlar. Sorduğum soruya kendi anladıkları biçimde yanıt veriyorlar. Olmadı, kendi gündemlerini oluşturuyor ve onun üzerinden yazıyorlar. Bu çabaları takdire şayan ama anladıkları ve kâğıda döktükleri her zaman sorunun yanıtı olmuyor, olamıyor. Bu gruptakiler, sorunun yanıtına ne kadar yaklaşmışsa, kurucu öğeleri ve oluşturdukları bağlam ne derece sağlamsa, o kadar yüksek not alıyor ve dersi geçiyorlar. Sorunun kendisinden istediği yanıtların içeriğinden uzaklaşıp, el yordamıyla anlatımlar, hatta yandaki gibi WEB'den buldum uçuk kaçık saçmalamalar çünkü bunun yeri sınav kâğıtları değil ve hayat hikâyeleri bölümü başladığı andan itibaren, bu gruptakiler için not seviyesi alçalmaya ve dersten geçme şansı da bir o kadar düşmeye başlıyor. Tamam bu grubun en iyileri, çok verimli şeyler ortaya koyabiliyor ama abartmamak kaydıyla... Bu nedenle, benim “has elemanlarım” bunlar diyebilirim. Tabi öğrenci tasnifimizde kendine özel bir grup daha var "DENEMECİLER"... Bunlar, sorunun yanıtını bilmedikleri zamanlarda veya daha kabul edilebilir şekliyle "bildiklerini sandıkları" zamanlarda şöyle bir yöntem izliyorlar. Sosyolojik bir kavram buluyorlar, uysa da uymasa da sorudan devşirdikleri sosyolojik olguyu bu kavram yardımıyla açıklamaya çalışıyorlar, yani deniyorlar. Bu gruptakilerin, "olgu ile kavram arasında bir ilişki oluşturacağım" diye zorlama biçimde sınav kâğıtlarında kurdukları cümlelere inanamazsınız. Teşbihte kusur olmaz, bunlar resmen bir fili, el çantasına tıkmaya çalışıyorlar. Böyle olunca bu yaptıkları çok zorlama ve çok belli oluyor. Meselâ öğrenci, Durkheim'in "mekanik dayanışma" ile "organik dayanışma" veya Tönnies'in "mekanik toplum" ile "organik toplum" ayrımlarıyla ilgili kavramları bir biçimde öğrenmişse/ezberlemişse ki bunları birbirine karıştırması çok daha mümkün, bu pratik kalıbı alıyor, olur olmaz her durum ile ilişki kurmaya, açıklama yapmaya çalışıyor. Tüketimi de bununla açıklıyor, göçü de ideolojiyi de kürt sorununu da kadın sorunlarını da hatta artık değer'i de vs. vs. Bu öğrencilerin yöntemi doğru olsa da bir sosyolojik kavram yoluyla sosyal olguları açıklama, buldukları kavram "doğru kavram" olmayınca, malesef yazdıkları hiçbir şey ifade etmiyor. Sondan bir önceki grup ise DUYGUSALLAR... Bunlar adlarını gerçekten hak eden gruba giren öğrenciler. Bunlara sınavda ne sorarsan sor, "duygusala bağlıyorlar"... Her daim "mağdurlar" her daim "hep onlar sıkıntıda" ve nasıl oluyorsa artık, hep onlar "haklı"... Örneğin bu grubu oluşturanlar içinde, soruyu bilemeyince, ülke ve hükümet sorunlarından girip, yaşadığı "mağduriyetler"i uzun uzadıya anlatanlardan tutun da Simmel'in para felsefesi kavramını bile "çocukken sünnette kirvesinin ona taktığı parayla" açıklamaya çalışana dahi sıkça rastlıyorsunuz. Hatta "aile kavramını sosyolojik anlamda tartışarak, açıklayın" sorusuna, "aile çok önemlidir. Meselâ ben babamı çok severim. Ben küçükkken o bana dondurma alırdı, o günleri unutamam" şeklinde "derin" sosyolojik analizler de yapan bu kesim, bu yazdıklarıyla geçmeyi bekleme konusunda da en iştahlı grubu oluşturuyor. Bu öğrenciler, aldıkları notlarda hiçbir biçimde memnuniyet emaresi de taşımıyorlar. İlk öncelikleri dersten geçmek olsa da, hemen yanılmayın, dersten geçtiğinde geçtiği notu beğenmiyor; "niye DC oldu niye yukarısı değil" diye yine yakınmalara başlıyor. Bunlarda yakınma, hiç ve asla bitmiyor. Üstelik bu öğrencilerin hepsi kendisini birer Marx, Weber gibi görüyor olmalı ki, her yazdıklarının "doğru" olduğuna şaşmaz ve kesin bir kanaat getirmiş durumdalar. Bu gruptakilerle konuşmak da onlara aldıkları notu "neden ve nasıl aldıklarını" anlatmak da çok zor. Son grup ise, tam da soldaki karikatürde ifade edilen şekilde, BELİRSİZLER... Bu gruptakiler, sınav sorusunun kendilerinden ne istediğini anlamadıkları, bilemedikleri, çözemedikleri için, soruya bakıp, içinden ne geliyorsa o an aklına ne düştüyse yazan ve sırf sorudaki kelimeleri yanıtlarda kullandığı için puan bekleyen öğrencileri kapsıyor. Bunlar, sınav kâğıtlarına sosyolojik bilgiden çok, çevresinden görüp duyduklarını, tecrübe ettiklerini vs. hiçbir elekten geçirmeden hisleriyle anlatan öğrenciler. Üstelik sınavlara en az çalışan grup da bu öğrencilerden oluşuyor. Şimdi sizlere bir "mağduriyet" örneği vereceğim. Yandaki ve aşağıdaki iki tabloyu iyice inceleyelim. Bu iki tablo 2016-2017 Güz Dönemi'nde Sosyoloji Tarihi I dersinin BÜTÜNLEME sonuçları. "Hoca bıraktı"diye diye okuldan mezun olan ve "ee hoca bıraktıysa nasıl geçtin?" sorusu karşısında hiçbir ahlâkî sorumluluk taşımadan "ben geçtim" diyenler için bu tabloyu şuraya asıyorum. Bu tablo aslında şunu anlatıyor. O yıl bu dersi 147 kişi almış. İsimleri ilân edemeyeceğim için siz göremiyorsunuz, ben söyleyeyim. Bu dersten o yıl 61 kişi geçti, 86 kişi kaldı. Fakat ilginç olan bu değil. Şimdi tabloya bakın orada "Notu girilmeyen öğrenci sayısı" diye bir ibare var. Bu BÜTÜNLEME'ye gelmediği için notu girilmeyen öğrencileri ifade ediyor. bunları topladığımızda sayı 45 yapıyor. Yani sözün özü, kalan 86 kişinin 45'i aslında BÜTÜNLEMEYE GELMEYEREK "kalma haklarını kullanmışlar." Yani gelip, o 61 kişi gibi geçme şansları varken, sınava gelmemişler. Baktığımızda bu rakam %52 yapıyor kısacası alttan dersi alacakların yarısı kendi isteğiyle kalmış, diğerleri de sınava gelmişler ama geçememişler. Durumun özeti bu... Metni buraya kadar okuyup, hâlâ daha, “hocam ne yapmalıyız?” diye soran varsa, son olarak şunları söylemeliyim. Ezberlerle değil, öğrendiğiniz kadarıyla ve metodolojik bir yorumlama ile anlatım yapmaya çalışın. Metodolojik yani sosyolojik bir yönteme sahip bir yaklaşım sergileyip, sorunun sizden istediği "sosyolojik anlam"ı yakalamaya çalışın. Çünkü sosyoloji bolca okumak ve okuduklarınız üzerine düşünmek, tartışmak, yazmak eylemlerini içerisinde barındırır. Bunlar da size, sadece sınavlarda değil hayatın her alanında, farkında olmasanız bile o "sosyolojik anlam"ı yakalamanızı, sizlerin bu konularda diğer insanlardan ayırıcı niteliklere sahip olmanızı sağlar. Topluluklar içerisinde resmen parlarsınız. Unutmayın YAŞAYAN HER FANİ BİR GÜN SOSYOLOJİ OKUMAK İSYETECEKTİR. Vakit varken sizler bu şansı iyi değerlendirin. Beylik olacak ama okursanız, düşünürseniz ufkunuz açılır; önünüze konan herşeyi yemezsiniz. Bu yüzden, size verilen kitaplara, makalelere, ek okumalar ile vb'ne hiç el sürmeden en azından benim dersim için dersten geçme hayalleri kuruyorsanız, fazlasıyla hayal kırıklıklarına uğrayacağınızı da söyleyebilirim. Bir biçimde dersten geçseniz bile, sizlere hayat dersinden kalacağınızı söyleyebilirim. Burada "kalma"dan "zengin/başarılı olma"yı kastetmiyorum. Bu ayrı bir tartışma konusu... Hâlbuki öğrenciler yukarıda sıraladıklarımın hiçbirini yapmadan veya çok azını yaparak, "lise kompozisyonu" tarzı yazılarla derslerden geçmeyi düşünüyor. Klasik suçlular da hemen hazır Sistem, hocalar, dersler, parasızlık, üniversite, yurt imkânları vb. ama asla kendileri değil... Sizce burada bir sorun yok mu?... Bunlara ilave olarak, okuma ve yazma eylemi, düşündüklerinizi daha da güzel bir biçimde hem sözlü hem de yazılı olarak aktarmanıza da katkıda bulunur. Şunu iyi bilin ki, bir çoğunuz "kafanızdan geçenleri aktaramamaktan" şikayetçisiniz ki bu bizlerin sıkıntısı değil, bunun yegâne çözümü, çok okuyup, okuduklarınızı derslerde veya arkadaşlarınızla tartışmak ve yazma denemeleri yapmaktır. Bu soruna ben de bir şey ekleyeyim, kafanızdakileri aktaramayınca, öyle anlamsız ve öyle bozuk cümleler kuruyorsunuz ki, okuyan hocalarınız hiçbir şey anlamadıkları cümlelerle dolu bu kâğıtlarınıza, nasıl puan verebilirler ki? Üstelik, yoğun okumalar yaptığınızda hem başkalarından farklılaşma adına gelecek yıllara yatırım yapıyor hem kendinizi geliştiriyor hem de sınavlarda daha başarılı oluyorsunuz. Tabi ki, okumalarınızı bir haftaya değil, tüm yıla, hatta dört seneye yaymak kaydıyla... Zaten yeterli okumazsanız, kopyaya yöneliyor veya ezberleme kapasitenizi işleme sokmaya çalışıyorsunuz. Böyle olunca da çabuk unutuyorsunuz ve sizi ilerideki yıllara taşıması açısından geriye malesef hiçbir şey kalmıyor. Ben esasen kâğıtlarınızda sosyolojik bilgilerin güzelce harmanlandığı, sosyolojik bir bakış açısı, tasavvuru ve özümsemiş bir alt yapı arıyorum. Temelde bu tarz kâğıtlar veren öğrenciler, özellikle verdiğim 2. ve 3. sınıf derslerinden, sorunsuz geçiyorlar. Dahası, başta özenle belirttiğim gibi edebiyat, sanat veya kültür vb. ile uğraşmak, sizi fazlasıyla geliştirecek, sosyolojik tasavvurunuza sizin bile inanamayacağınız katkılar sunacaktır. Biliyorum ki, okumak, düşünmek, anlamak yorucu bir eylemdir ama insan, her zaman en büyük yatırımı sadece kendisine yapar, lütfen bunun bilgisini de itina ile aklımızda tutalım. Son olarak şunu da eklemeliyim; benim sorduğum soruların sonu "açıklayınız, tartışınız, anlatınız, yorumlayınız" vb. kelimelerle biter ve sizden bu eylemlerin içeriğini ister. Unutmayın ki siz, ısrarla, daha önceki dönemlerden kalma bir alışkanlıkla "nedir?" ile biten soruların cevaplarını yazmaya çalışıyorsunuz. Ben sizden asla tanım veya bir sosyal olgu/durumun özelliklerini alt alta sıralamanızı istemiyorum. Hatta en sinir olduğum giriş cümlesi de "konuya geçmeden önce, .........'nın tanımını yapmamız gerekiyor" diye başlayıp devam eden cümlelerdir. Dahası sosyoloji bölümleri ve bu bölümlerde sorulan sorular, "nedir?" ile bitmez veya sizden tanım istenmez. Tanım, yine sizden ezberlediklerinizi yazmanızı isteyen bir soru şeklidir ve ancak mevzuyu basitleştirenler, sosyolojiyi bilmeyenler size "tanım isteyen" sorular sorup, ısrarla "tanım" yapmanızı beklerler. Çünkü bu kişilerin kendileri de belli konuları kalıpsal anlamda ezberlemiş, aynı nedenden dolayı da o kalıplar arasında sosyolojik bağlantıları kurma becerisi olmayan insanlardır. Bu konuya dikkat etmek ve yorumlamaya yönelmek, sizi geliştirdiği gibi, daha iyi bir sosyoloji öğrencisi olmanızı da sağlar. Şunu da aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Örneğin ben hiç aklımdan çıkarmıyorum. Sınavlara asla eşit şartlarda girmediğinizin fazlasıyla farkındayım, çünkü eşitlik kavramı ayrı bir sıkıntı ve bu, bir sınav içerisinde çözülecek bir sorun da değil. Böyle olunca, "daha az eşit olanlar"ın daha fazla çalışmaları, emek vermeleri gerekiyor. İnanın ki, hepimiz bu aşamalardan geçtik ve bir şekilde buralara geldik. Hayata küsen, mücadeleden yılan üzgünüm ki, kaybediyor. Dahası, Doğu'daki gençlerin/öğrencilerin yaşadıkları sıkıntıların sadece kendilerine özel olduğuna dair çok derin bir algıları da var. En fazla onlar "mağdur"lar, "devlet hep onları ezmiş", hep onlar altta kalmışlar vs. vs. Bu algı bizleri sadece içinden çıkılmaz bir bunalıma sürükler ve eğer ortada gerçekten bir "mağduriyet" varsa derinleşerek devam etmesini sağlar. Hayat, her yerde, her coğrafyada ve her biçimde bir mücadele, herkesin hikâyesi de kendine... Olsa iyi olurdu, daha az yorulur ve yıpranırdık ama hiçbirimizin babası "zengin" değildi; dereceleri farklı olmak kaydıyla herkes zor şartlarda okudu, okuyor; hiçbirimiz yaşamadan Batı'daki imkânların daha iyi olduğuna, orada okusak her şeyin daha güzel olacağına kanaat getiremeyiz; hatta doktora yapmış "eğitimli" bir annenin çocuğu olmanın şimdikinden daha iyi olacağının da bir garantisi yok. Her şey bize bağlı, bunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu metne yaklaşık 6 saatimi verdim. İyi yetişmenizi ve iyi öğrenciler olmanızı bekliyor, bunu amaçlıyor ve bir tek buna çabalıyorum. Bana bundan sonra, bu mevzuda gelen sorular olursa, soran kişileri doğrudan bu BLOG’a yönlendireceğim. Ben emek verdim, bu kadar yazdım, kısacası dixi et salvavi animam meam* … İnanın hiçbir şey kolay değil biliyorum ama pek çok şey sadece insan çabasına bağlıdır ve bundan sonrası da bir tek sizin gayretinize kalıyor... Şimdi şu soruları ciddi biçimde kendi kendinize sorun bakalım 1 Dersten geçmek için ne yaptım? 2 "Hoca" olsam ve bu soruları ben sorsam, sınavda verdiğim kâğıdın içeriğiyle bu dersten geçebilir miydim? 3 Dersler için verilen kitap, dergi, makale vb.'ni aldım mı? Ders materyallerini tamamıyla, üzerine düşünerek ve anlayarak okudum mu? Üzerine tartıştım mı? 4 Alttan kaldığım dersleri haftası haftasına takip ettim mi? Değişen hocalardan ya da ders içeriklerinden haberim var mı? 5 Dersin sınavına son gece mi çalıştım, yoksa düzenli haftalık çalışmalar yapıyor muyum? 6 Derslere imza atmak veya "laf olsun" diye mi geliyorum, yoksa öğrenmek için mi? 7 Sınavı yapan öğretim elemanı baktığında kâğıdımda not verecek yeterli cümle bulunmamasına rağmen, dersi veren öğretim elemanı beni o dersten neden geçirmek zorunda? Öncelikle bu "haksızlık" değil mi? 8 Herkes, her yazdığı ile geçmek zorunda mı? 9 "Herkes geçecek"se niçin ders veriyoruz? "Çalışan/Çaba harcayan" ile "yatanı" nasıl ayıracağız? Sınav diye bir şey neden var? 10 Neden dersten geçtiğimde "ben geçtim" oluyor da, kaldığımda "hoca bırakmış" oluyor? Öğretim elemanlarının manyak mı ki hepinizle teker teker sorunları mı var? Veya sizleri dersten bırakarak gizli hazlar falan yaşadığımızı mı düşünüyorsunuz? 11 Alttan aldığım derslerin sınavlarında sorulmuş soruları, "neden yapamadığımı" düşündüm mü? Bu sorular üzerine daha sonra kendi kendime tartıştım mı? Soruları neden yapamadığıma dair gerekli dersleri çıkarıp, kendi kendime bir muhasebe yaptım mı? 12 Sınavlarımın tümünde 3 soru sorar, seçtiğiniz 2'sini yanıtlamanızı isterim. Bu sebeple, seçtiğiniz 2 soruya da olabildiğince doyurucu yanıtlar vermek zorundasınız. Çünkü tek soru 50 puanlık ile eğer muhteşem biçimde yanıtlamadıysanız, ki çok seyrek karşılaşılıyor geçme şansınızın düşüklüğünü, sanırım siz de takdir edersiniz. 13 Önemli miktarda öğrenci bütünlemelere girmediği için, burada özellikle bu soruyu sormam gerekiyor Kaldığım dersin bütünlemesine girmemişsem, o dersin öğretim elemanı mı beni bırakmış oluyor, yoksa ben kendi "kalma hakkımı" mı kullanmış oluyorum? 14 Çok az da olsa, dersten bütünlemeye kalan veya alttan alan öğrenciler, bazen orada burada karşılaştığımızda nefret veya öfke dolu gözlerle bizlere bakıyorlar. Bu benim, kişisel olarak çok rahatsız olduğum bir durum... Oysa, nasılsa hepiniz mezun olacaksınız; çünkü beğenmediğiniz, ha bire yakındığınız "sistem" tam da bunu öngörüyor. Sistemin motto'su şu Herkes şartsız-koşulsuz mezun olacak... Örneğin, ben lisansta okurken 1991-1995 tam üç kez vize 40 - final/bütünleme 55 şeklindeki notlarla farklı derslerden kaldım, o dersleri bir kez daha alttan alarak geçtim. Meselâ o zaman "dersin hocasına gidip, türlü bahaneler söyleyip bana 1 puan yazıyla BİR vermesini istemek" hiç aklıma gelmedi. Hoca da haklı olarak "bu öğrenciye 1 puan vereyim de geçsin" diye düşünmedi. Tam burada 20 yılda değişen değerler ve ahlâka da aman dikkat!!!... Bugün sizler vize 20 final 50 olunca, 36 not ortalamasıyla paşalar gibi derslerden geçiyorsunuz. Eh gerisini sizler düşünün artık... Öyleyse hangi hakla bu sistemden yakınıyorsunuz ki? Sizin eğer TEK AMACINIZ mezun olmaksa, sistem size daha ne yapsın? Sonuç olarak sizler yine aynı bakışlarla hayatınıza devam edebilirsiniz, sorun değil de peki öyleyse durum böyleyken bizler bu "düşmanca" bakışları hak edecek ne/neler yapmış olabiliriz? Ve en hayatî iki soru 15 Verdiğiniz yanıtlar, o sınavdan başarılı olacak içerikte değilse, öğretim elemanı beni neden ve niçin hak etmediğim bir dersten geçirmek zorunda? Çalışıp emek harcayan ile daha az veya hiç çalışmayan da mı geçmek zorunda ve neden? Hocalarınız sizleri, soruların sizden istediği doğru yanıtları vermeseniz dahi, istisnasız derslerden geçirmekle mi mükellefler? 16 Dürüst ve adil bir öğretim elemanı mı istiyoruz, yoksa "hak eden" ile "hak etmeyeni" ayırmadan herkesi derslerden geçiren, bir yıl öyle bir yıl böyle davranıp hâle göre muamele yapan, gevşek davranan, tutarsız, "vicdan yapıp" bazı öğrencileri kayıran, kişiye göre not veren, gayr-ı adil birine mi ihtiyacımız var? *********************************************************** * Latince lakırdı, anlamı Söyledim ve ruhumu kurtardım ** Metin başlığındaki Tablo Michelangelo’nun Melekler tablosu… Tam ismi Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni, İtalyan rönesans dönemi ünlü ressam, heykeltıraş, mimar ve şairidir.
1 Merhabalar, 10. sınıfım sınav notlarım gayet güzel hatta genelde sınıf ortalamasının üstünde fakat nedense deneme sınavlarında başarılı olamıyorum. Mesela fizik sınavından ben 84 aldım, 40 alan kız bugün yaptığımız denemede beni geçmiş. Bunun nedeni ne olabilir? Bu durumu düzeltmek için ne yapabilirim? 3 Deneme sorularında farklı bir şekilde soru sorabiliyolar, isteneni dikkatli oku yanıltmaca olabiliyor. 4 Başaramadım diye bir şey yok sınavda bilmediğin soru vardır yani iyi çalışırsan olur gibi. 5 Hocanız sınavı basit de sormuş olabilir. Kaldı ki okul sınavları basit oluyor genelde.
deneme sınavlarında neden başarılı olamıyorum